"Dünya şimdiki gibi; bir yanda acımasız cellatlar, öte yanda onlara boyun eğen kurbanlar olarak bölünmüştü. Her şey miskinlik ve adilik içindeydi. Bu adilikten iğrenmeksizin, öfkelenmeksizin, gerekli acıma duygusu ile söz edecek bir yazar bekleniyordu.
Edebiyatın o zamanlar kafalar üzerinde büyük bir egemenliği vardı. Bu avare, bilgili ve ince beğenili insanların aradığı, parlak bir eğlence, temiz bir estetik duygu değildi, bir doktrindi. Sözcüğün tam anlamıyla bir yol göstericiydi Rus yazarı... Avrupalı okur gibi 'Biz neyiz?' diye sorulmuyordu. Korku ile 'Biz ne olmalıyız?' diye sorguya çekiliyordu. Her yazar da kendi yönteminde bir yanıt vermeye zorlanıyordu. Karamazov Kardeşler yeni çıkmıştı. Saltıkov Şçedrin Golovyev Ailesi’ni yazıyordu. Turgenyev’in güzel ve melankolik öykülerinin tutulduğu bir dönemdi. Tolstoy ise kraldı, Tanrıydı.
Ve bütün Rusya’nın saygı duyduğu bu büyük adamlar arasında, yalnızca geçimini sağlamayı düşünen, alçakgönüllü bir delikanlı, Anton Çehov da ilk öykülerini yazmaktaydı..."
İkinci Dünya Savaşı'nda Auschwitz toplama kampında yaşamını yitiren Ukrayna asıllı Fransız yazar Irène Némirovsky'nin, Çehov'un yaşamını kaleme aldığı bu önemli yapıtını, Oktay Akbal'ın eşsiz Türkçesiyle okurlarımıza sunuyoruz.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.